Halit ERSÖZ

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN MUSTAFAKEMALPAŞA’LI MÜFTÜSÜ

Abone Ol

Amerikan Temsilciler Meclisi salonundaki Kanuni Sultan Süleyman kabartması.

  1520 ile 1566 yılları arasında 46 yıl süre ile Osmanlı Devletini yöneten 10. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında Şeyhlik payesi alan ve fetva vermesine müsaade edilen Kirmasti’li (Mustafakemalpaşa’lı) Din âlimi Abdülkerim el Kadiri’yi  (Şeyh Müftü) tanımaya çalışalım.

Bursa Emir Sultan Camii ve Haziresi

  Abdülkerim el Kadiri’nin (Şeyh Müftü) ailesi Kirmasti’lidir ve bugün Mustafakemalpaşa’nın bir mahallesi olan Atariye mahallesinde dünyaya gelmiştir. Abdülkerim el Kadiri’nin (Şeyh Müftü) doğum tarihi tespit edilememiştir. İlk eğitimini Kirmasti’de (Mustafakemalpaşa) aldıktan sonra ailesi tarafından eğitimini tamamlaması ve daha iyi yetişmesi için Bursa’ya gönderildi. Bursa’da Kur’an dersleri alarak ve iyi bir hafız olarak yetişti. Bu çalışmasının sonucu Emir Sultan Camii’nde Cuma günleri aşır okumaya başladı. (Aşır:  Kur’ân-ı Kerim’in bir cemaat içinde sesli olarak okunan ve genellikle orta uzunluktaki on ayet kadar olan bölümlerine Türkler arasında verilen ad.) Kadiri tarikatına mensup olan Şeyh Kara Bali'den ders almış ve Şeyh İmamzade'nin müridi olmuştur. Bursa’da birçok âlimden ders alarak bilgisini artırmış ve aldığı bu eğitimler sonunda Bursa'da tahsilini tamamlayıp, İstanbul Küçük Ayasofya Zaviyesine görevlendirilmiştir. Abdülkerim el Kadiri’nin (Şeyh Müftü)  ilmini arttırmak için çalışmalarına İstanbul’da da devam etti. Tayin olduğu İstanbul Küçük Ayasofya’daki zaviyesinde 100 akçe alıyordu. Hafızası çok kuvvetli olup, Fıkıh ilminde kendini çok geliştirdi. Zaviyede bir irşat kürsüsü kurdu. Camide kıyamet korkuları üzerine kapsamlı açıklamalar getirdiği vaazlar yaptı. Mütevazı kişiliği ve yaptığı vaazlar ile cemaat üzerindeki etkisini arttırdı. Hafızası çok kuvvetli olduğundan karmaşık meselelere pratik çözümler üretiyordu. Vaktinin çoğunluğunu kütüphanesinde kitapların arasında geçiriyor ve daha sonra okudukları üzerine derin düşüncelere dalıyordu. Bu başarıları sonucu Kanuni Sultan Süleyman’ın teveccühünü kazandı. Şeyhlik payesi aldı ve Şeyhülislâm gibi halka fetva vermesine izin verildi.

XIX. yüzyılın ikinci yarısında Küçük Ayasofya külliyesi

  Abdülkerim el Kadiri (Şeyh Müftü) yılda bir defa halvete giriyordu. Kazdırdığı çukur içinde namazlarını kılar ve o kadar ibadetle uğraşırdı ki, riyazetten duyguları durup ölü gibi olurdu. Halvetten çıkınca, gelecek halvete kadar da ilmi çalışmaları ve vaazlarına devam ederdi. (Tasavvufî bir ıstılah olarak halvet; karanlık ve dar bir hücreye çekilip ibadet, riyazet, zikir ve fikirle vakit geçirmektir. Halvet Tekkelerde genellikle kırk gün sürdüğü için "erbain çıkarmak" olarak da isimlendirilir. Halk arasında  kırk günlük halvet eğitimine “çile” denilmektedir.) Abdülkerim el Kadiri’nin (Şeyh Müftü) Padişah Kanuni Sultan Süleyman’ın nezdindeki mevkii ve itibarını çekemeyenler aleyhinde iftiralarda bulundular. Kanunî istemese de Abdülkerim el Kadiri’yi Edirne’ye sürmek zorunda kaldı. Abdülkerim el Kadiri Edirne’de bir süre müderrislik yaptıktan sonra affedildi.

Mustafakemalpaşa

  Abdülkerim el Kadiri (Şeyh Müftü) affedildikten sonra memleketi Kirmasti’ye (Mustafakemalpaşa) gelerek ailesinin bulunduğu Atariye Mahallesine yerleşti. Atariye Mahallesi o dönemde bir köydü. Günümüzdeki Lala Şahin Mahallesi civarındaki Kirmasti merkezine gelmek isteyen köylüler Atariye köyündeki hanlara atlarını bırakırlar, Kirmasti çayını kayıkla geçerek Kirmasti merkezine ulaşırlardı. Abdülkerim el Kadiri (Şeyh Müftü) Atariye mahallesine yerleşince zamanın Kirmasti (Mustafakemalpaşa) Kolağası’ndan kendisine bir mescit yaptırması isteğinde bulundu. Bu isteği kabul eden Kirmasti (Mustafakemalpaşa) Kolağası o zamanlar ağaçlık bir koru olan ve etrafında hiçbir yerleşim bulunmayan günümüz Şeyh Müftü mahallesine bir mescit ve küçük bir zaviye inşa ettirdi. Abdülkerim el Kadiri (Şeyh Müftü)  inşa edilen mescidin ve küçük zaviyenin bulunduğu yere yerleşerek ilmi faaliyetlerine burada devam etti.  Âlim ve fazilet sahibi bir kişiydi. Soyundan gelenlere “Abdülkerimzâdeler” denilmiş ve içlerinden birçok bilgin yetişmiştir. Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman uzun yıllar sonra Abdülkerim el Kadiri’yi (Şeyh Müftü) hatırlamış, bir ferman yollayarak İstanbul’a gelmesini emretmiştir. Fakat fermanın Kirmasti’ye ulaştığı tarihte Abdülkerim el Kadiri (Şeyh Müftü) vefat etmiş idi.

Şeyh Müftü Türbesi

  Abdülkerim el Kadiri (Şeyh Müftü)  1544 veya 1545 yılında vefat etmiştir. Günümüzde kendi adını taşıyan Şeyh Müftü mahallesinde ve yine kendi adını taşıyan Şeyh Müftü camisinin yanına inşa edilen türbeye gömülmüştür. Mustafakemalpaşa’da çarşı merkezinde bulunan, her gün birçok Mustafakemalpaşa’lının önünden geçtiği Şeyh Müftü camisinin (Abdülkerim el Kadiri’nin (Şeyh Müftü) kullandığı Şeyh Müftü mescit ve küçük zaviye, 1894 yılında yıkılmıştır. Yıkılan mescit yerine Kaymakam Haydar Bey ve ismi tespit edilemeyen bir hâkimin yardımları ile bugünkü Şeyh Müftü Ca­misi yapılmıştır.) kuzeybatısında bulunan Abdülkerim el Kadiri’nin (Şeyh Müftü) türbesi, üzeri kubbeyle kapalı, dıştan düzensiz dikdörtgen yapıda ve içeriden altıgen planlıdır. Türbeye giriş, Şeyh Müftü camisinin son cemaat alanındaki batı duvarındaki basık kemerli kapıdan sağlanmaktadır. Türbenin pencereleri sivri kemerlidir. Türbenin içinde yüksek bir seki üzerinde, doğu-batı yönünde iki ahşap sanduka vardır. Türbede Kanuni döneminde yaşamış büyük bir âlim olduğu unutmayıp gelecek nesillere aktarmamız dileği ile…. Halit ERSÖZ