İlk ve orta öğrenimini Galatasaray ve Kabataş liselerinde tamamlayan Özdemir Asaf, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Bir yıl sonra İşletme Fakültesine geçti. Fakültenin 3. Sınıfında iken okulu bırakıp Gazetecilik Enstitüsüne gitti. Sonunda hiçbir okuldan mezun olamadı. Zaten o yıllara şiire başlamış, şiirleri dönemin önemli edebiyat dergilerinde yayınlanır olmuştu.
1951’de Sanat Basımevini açtı. Daha sonra Yuvarlak Masa Yayınlarını kurdu ve orada 1955’te “Dünya Kaçtı Gözüme” adlı şiir kitabını yayımladı. Artık kendi yolunu bulmuştu. Şiirleri çokça beğeniliyordu. Sanatın edebiyatın pirim yaptığı yıllardı. Sık sık “edebiyat akşamları” düzenleniyor, şairler sahnede kendi şiirlerini seslendiriyordu.
Özdemir Asaf da bu şiir akşamlarının aranan ve sevilen şairlerinden biriydi. Özellikle LAVİNİA, o günlerin dillerden düşmeyen şiirlerinden biriydi.
Sana gitme demeyeceğim
İstersen ceketimi al
Günün en güzel saatleri bunlar
YANIMDA KAL…
Sana gitme demeyeceğim
Gene de sen bilirsin
Yalanlar istiyorsan, yalanlar söyleyeyim
İNCİNİRSİN…
Sana gitme demeyeceğim
Ama gitme LAVİNİA
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme LAVİNİA”
İlginç olan şu ki; Özdemir Asaf, R’leri söyleyemiyordu. (R) harfi yerine yumuşak G yani (Ğ) kullanıyordu. Örneğin; “yalanlar istiyorsan” sözlerini, “yalanlağ istiyoğsan” diye okuyordu.
Tarihte Lavinia, Romalı Başkomutan Titus’un, dünyalar güzeli kızıdır. Shakespeare’in Titus Andronicus oyununda adı geçer. Şairimizin Lavinia’sına gelince, Onun gerçekte kim olduğunu bizler yıllar sonra öğrendik. Şairin üniversite yıllarında güzel sanatlar enstitüsünde okuyan güzelliği ile herkesin dikkatini çeken bir öğrenciydi. Bir valimizin kızıydı. Şaire olan saygımdan ötürü, hadi ben de adını söylemeyeyim. Kız güzel, şiir güzel ama ortada karşılıksız bir aşk var. Tamamen platonik bir aşk. Kısaca divan şairimiz Nedim’in söylediği gibi: “Bir peri suret görünmüş, bir hayal olmuş” şairimize.
Şiirlerinde; aşk, özlem, insan ve doğa sevgisi, ayrılık gibi konuları işliyor olsa da ironik ve hatta taşlama özelliği taşıyan temalara da kayıtsız kalmıyordu. Günümüzde şiir okurları giderek azalıyor. Sosyal medyada kısa şiirleri paylaşmak moda oldu. En çok da Nazım Hikmet, Cemal Süreya, Can Yücel, Ahmed Arif, Orhan Veli ve Ülkü Tamer şiirleri paylaşılıyor. Onlar da ya gerçekten kısa şiirler ya da uzun şiirlerden alınmış kısa bazı bölümler…
Dört çocuk babası olan şairimiz. 28 Ocak 1981’de akciğer kanseri nedeniyle aramızdan ayrıldı. Öldüğünde 58 yaşındaydı. Kısa şiirlerinden birinde şöyle demişti: “Ölebilirim bu genç yaşımda
En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim.”
Aynen öyle oldu. Yaşasaydı, kim bilir daha ne güzel şiirler yazacaktı. Cemal Süreya da öyle demişti:
“Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum Tanrım.”
Şiirleri yanında şiir çevirileri yapan öykü ve deneme türünde eserler de veren Özdemir Asaf’I ölümünün 44. Yılında saygıyla ve rahmetle anıyorum.
Kısa şiirlerinden birkaç örnek:
“İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu?
Olur, neden olmasın!
Ama olmaz olsun.”
“Kim o, deme boşuna
Benim ben
Öyle bir ben ki gelen kapına
Baştan başa sen”
“Geleceğim bekle dedi, gitti
Ben beklemedim o da gelmedi
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi.”
“Kendi bahçesinde dal olmayan biri
Girmiş bahçeme ağaçlık taslıyor.”