Mustafakemalpaşa Kültür Merkezi’nde açılan, engelli vatandaşlarımızın hazırladığı resim ve el işleri sergisini gezerken tanıdım. O’nu sizlere de tanıtmak istiyorum. Hazırsanız başlayalım.
Stantlarda, engelli bireylerin sevgilerini katarak ürettikleri ürünler gerçekten çok güzel. Ellerine, emeklerine, yüreklerine sağlık diyorum. Sıranın sonundaki standın yanında iki engelli kadın görüyorum. Salondaki engelli çocukların anne ya da büyükanneleri olacak yaşta iki engelli kadın… Biri, elinde tuttuğu bir koltuk değneği ile tekerlekli sandalyede oturmuş; diğeri onun sandalyesine yaslanmış, bedensel özürlü olduğu duruşundan çok açık olarak anlaşılan, fiziksel engelli iki kadın.
İkinci kadının yanında yan yana dizilmiş, usta bir ressamın elinden çıktığı şüphe götürmeyen yağlı boya resimler… Şu önyargı var ya… Onların yapmış olamayacağını düşünerek,“ Kim yaptı bu resimleri?” diye soruyorum. Ayakta olan, ama engeli yüzünden dik duramayan kadın: “Ben yaptım” diyor usulca ve ekliyor:“ Resimler tamamen bana ait; fakat şu ışıklı ay resimlerin de öğretmenimin büyük katkısı oldu “ diyor dürüstçe. “Öğretmenin kim senin” diye soruyorum, “Filiz Hanım”
diyor. Kendisiyle bir röportaj yapmak istediğimi söylüyorum. “Olur” diyor. O, olur diyor; ama böyle pat diye de olmaz ki bu işler. Onun bağlı olduğu bir kurum var. O
kurumun da bir müdürü var, değil mi?
Tüm stantları gezip gezme eylemini bitirdikten sonra, Mustafakemalpaşa Belediyesi Murat Uzgur Engelsiz Yaşam Merkezi Sosyal Hizmetle Müdür Vekili Sayın Güner
Yaşar Bey ve kurumun el sanatları Öğretmeni Filiz Erdem’le görüşerek durumu kendilerine anlatıyorum. Anlayışla karşılıyorlar. Ertesi gün saat 13.00’te Yaşam merkezinde bir araya gelmek konusunda anlaşıyoruz. Kutlama programının sonraki sürecini anlatmama gerek yok. Sizler onu Paşada haber sitesinde zaten okudunuz.
4 Aralık 2025 Perşembe… Tam kararlaştırdığımız saatte, engelsiz yaşam merkezinde buluştuk. Güner Bey, işlerinin yoğunluğu nedeniyle bize katılamadı; fakat
Filiz Öğretmen’e “Hocamızın çayını kahvesini eksik etmeyin” talimatını vermeyi ihmal etmedi. Geçtik içeri… Karşımda dört kursiyer ve bir öğretmen. Başlıyoruz…
H.O. Öncelikle bu söyleşiyi kabul ettiğin için teşekkür ederim. Şimdi seni biraz daha yakından tanıyalım olur mu?
N.K. Adım Nuray Köse. 1970 yılında Demirdere köyünde dünyaya geldim. İlkokulu köyümde okudum. Başka bir okul hayatım olmadı. Okumayı çok istiyordum ama
fakirlikten okutamadılar beni.
H.O. Bu engelli durumun doğuştan mı?
N.K. Hayır. Sağlıklı bir çocuk olarak doğmuşum. Daha 8 aylık bir bebekken annem alıp çalıştığı buğday tarlasına götürmüş beni. Tarlanın olduğu yer çok dik bir yamaç. Annem dik yamaçlı tarlada çalışırken, beni de yuvarlanıp gitmeyeyim dile kazdıkları deri bir çukura yatırmış, işinin başına gitmiş. Komşumuzun çocuğu bayır aşağı koşup gelirken, hızını alamıyor, benim üzerime düşüyor. İşte orada belim kırılıyor. Babam askerde. Fakirlik dedim ya. Ne doktor bildik ne hastane… İşte o günden kaldı bu illet.
H.O. Çok acılar çektin belli; ama en azından hayatta kaldın. Bu da bir şeydir.
N.K. Ben de öyle diyorum. Buna da şükür diyorum. Dört kardeş bir arada büyüdük. Üç kız bir erkek … Erkek kardeşim benden on yaş küçüktü. Onu 31 yaşında kaybettik. Daha evleneli iki ay olmuştu. Bursa’da oturuyordu. Bir gün kayboldu. Günler sonra Mudanya’da bir uçurumun dibinde ölüsü bulundu... Kimi kaza dedi, kimi intihar etmiş dedi. Sahibimiz yoktu. Yol yordam bilmiyorduk Takip edemedik. İntihar deyip kapattılar dosyayı. Ne olduğunu, nasıl olduğunu hiçbir zaman bilemedik.
H.O. Allah rahmet eylesin. Zor bir durum. Allah kimseye evlat acısı göstermesin.
N.K. Âmin. Ben ilkokuldayken, güzel resim yapardım. Kardeşimin ölümünden sonra tamamen kendi içime döndüm. O’nu çok severdim. Resme o günden sonra daha çok zaman ayırdım. Sonra halk eğitim merkezinin kurslarına devam ettim. Resim yeteneğimi böyle geliştirdim. Öğretmenlerimin sayesinde.
H.O. Evlendin mi? Bir yuva kurabildin mi?
N.K. Hiç evlenmedim. İki kız kardeşim evlenerek buradan ayrıldılar. Ben, köyde annemle birlikte kalıyorum. Babamı uzun yıllar önce kaybettik. Benzin istasyonunda
çalışıyordu.
H.O. Nasıl geçiniyorsunuz?
N.K. Ben engelli maaşı alıyorum 4.000 lira. Önceleri istemedim. Dedim benden daha muhtaç durumda olanlar vardır, varsın onlar alsın. Sonra Bursa’da kız kardeşimin bir komşusu bu maaşı bağlattı. Annem de babamın emekli maaşını alıyor. Bir de tarlası var bazen icara veriyor. Geçinip gidiyoruz.
H.O. Köyden nasıl gidip geliyorsun?
N.K. Bu merkezin servisi var. O servisle bizi alıyorlar. Haftada iki gün geliyorum. Gün boyu burada kalınca, belim ağrıyor. Ertesi gün evde dinlenmem gerekiyor. Daha gençken Bursa’da bilgisayar kursu aldım. Ardından bilgisayarlı muhasebe kursuna gittim, belki bir işe girerim diye ama o da olmadı..
H.O. Gelecek için bir planın var mı, ne düşünüyorsun?
N.K. Allah ömür verdikçe annemle köyde yaşayıp gideceğim. 9 yaşımdan beri hayatım bamya tarlasında geçti. Artık o işi de yapamıyorum. Yaşlandıkça belim daha
da zorluyor beni. Resim yapmaya devam edeceğim.
H.O. Nuran kardeşim seni tanıdığıma çok memnun oldum. Bana güven duyup bu söyleşiyi yapma fırsatı verdiğin için sana çok teşekkür ederim. Anneni tanımasam da kendisine selâm ve saygılarımı iletirsen sevinirim.
N.K. Ben teşekkür ederim hocam. Deminden beri bizi dinleyen diğer engelli üç kursiyer kadına dönüyorum. Üçü de tekerlekli sandalyeye bağımlı. Sıra sizde. Hadi anlatın bakalım diyorum. Birkaç cümleyle anlatıyorlar.
Benim adım Aysel Tiskıye. 1962 Mustafakemalpaşa doğumluyum. El sanatları alanında çalışmalar yapıyorum. Dantel, tül işi… Tel kırma, Arnavut mendili yapıyorum.
Adım Ayşen Çalışkan. 1971 doğumluyum. Şapka, ip çanta yapıyor ve bebek örüyorum.
Benim adım Fatma Aygün. 1967 Mustafakemalpaşa doğumluyum. Açıldığından beri bu kurumdayım. Ben de el sanatları dalında bir şeyler üretiyorum. Bir kısmını kurumiçin bir kısmını da kendim için yapıyorum. Kendi adıma yaptıklarımı satarak para kazanıyorum.
Son olarak, El Sanatları Öğretmeni Filiz Erdem’e dönüyorum. Filiz Hanım, memur olmanın verdiği tedirginlikle önce, hem konuşmada hem fotoğraf vermekte tereddütler yaşıyor. Sonra konuşuyor. Aslen Artvinliyim. Yedi yıldır bu kurumda el sanatları öğretmeni olarak görev yapıyorum. Şu an merkezimizde 35 aktif kursiyerimiz var. Belediyenin bize tahsis ettiği özel bir araçla kursiyerlerimizi evlerinden alıyor, günün sonunda kendilerini evlerine bırakıyoruz. Nuray Köse kursiyerimiz, resim alanında çok yetenekli. Kendisi ile son dönemlerde farklı çalışmalar da deniyoruz. Saten alçı çalışması bunlardan biri. Sergide gördüğünüz ay çalışmaları, içlerinde LED’LER olduğu için karanlıkta ışık saçar. Tıpkı karanlık bir gecede ışık saçan ay gibi… Yine kurutulmuş su kabağı üzerinde renkli boncuklarla yaptığımız çalışma da ilginç bir çalışmadır. Son olarak, çalışmalarımıza gösterdiğiniz ilgiden ötürü size, kurum yöneticilerimize, öğretmen arkadaşlarıma, öğrencilerimize ve ailelerine de teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca, çalışmalarımızda kullandığımız malzemeler çok pahalı. Bu yüzden sergiye çıkardığımız ürünleri satıyor, kazandığımız parayla yeni malzemeler alıyor ve onları parasız olarak kursiyerlerimize veriyoruz. Yani kendi kendimizi finanse ediyoruz. Vatandaşlarımız, ürettiğimiz ürünleri satın almak suretiyle bize destek olabilirler.
Artık ayrılma zamanı. Her şey için sosuz teşekkürler.